Aşağıdaki fotoğrafa bir bak! Acarlar Longozu’nu (subasar ormanını) gezmeye gelip, bir dinlenme arası veren neşeli bir aile bu. Kız kardeş iki cüce hanımefendi, iri yarı bir beyefendi, bir de bebek. Bu neşeli aile, fotoğrafın çekilmesinden bir iki dakika önce, konukların longoz içini gezmesi için yapılmış tahta köprü-yol üzerinde güle oynaya, birbirlerine şakalar yaparak yürüyor, longozun gizemli manzarasını hayranlıkla seyrediyordu. Hatta, iki omzuna iki kız kardeşi oturtabilecek boyuttaki beyefendi, haşmetli göbeğinden mi, yoksa dikkatini elleri arasında kaybolan bebeğe verdiğinden mi, göremediği kırık tahta taban yüzünden sendelediğinde, cüce kardeşler onun kendisini beceriksiz gibi hissetmesine izin vermeden, aynı tahta üzerine gidip düşer gibi yaparak işi şakaya vurdular.
Mutlu bir gün geçiriyorlardı. Diğer konukların, güzel bir günde harika bir yerde bulunmaktan kaynaklanan heyecanından farklı bir coşku yaşıyorlardı. Havanın ya da longozun güzelliğinden değil de, o anda bir arada olmaktan kaynaklanan bir coşku… Bu duygu, kahkahalar atan bebeğe de bulaşmıştı. Eminim, yaşamlarının bir arada geçirdikleri diğer günleri de böyledir, longoz bahane… O küçücük bebeğin de mutlu bir yaşamı olacak, hiç kuşkum yok. Onun için yazılmış şarkılar var, yeni şarkılar da yazılacak. Cem Karaca ‘Bu Son Olsun’ demişti, örneğin;
Bugün sen çok gençsin yavrum;
Hayat ümit, neşe dolu;
Mutlu günler vadediyor,
Sana yıllar ömür boyu.
Ne yalnızlık, ne de yalan üzmesin seni.
Doğarken ağladı insan;
Bu son olsun,
Bu son… (1)
Bu insanların çok parası kesinlikle yok. Toplumun ‘itibar ettiği’ bir statüye ve mesleğe de sahip değiller; aksine, birkaç kilometre ilerdeki, hep kuşkuyla bakılan türden bir Çingene obasında yaşıyorlar. Sağlık durumları hakkında bir yorum yapamayacağım, ama görünümün ‘her şey’ olduğu bir dönem ve toplumda yaşadıkları düşünülürse, mutluklarının kaynağının aynadaki görüntüleri olmadığı da açık…
Zaten mutlu eden güzelliği Cemal Süreya, ‘Yakın’ şiirinde gayet güzel anlatmış (2);
Güzelsin sevgilim,
Ama çok yakından!
Bütün bunların ardından aklıma takılan soru şu oldu; ‘Mutluluğun kaynağı nedir?’
Dilersen o neşeli aile fotoğrafının açtığı yoldan gidip, mutluluğa ve mutlu anlara odaklanalım, daha derine, o anları ‘mutlu’ yapan kaynağa doğru inelim. Sorgulamaya devam… Örneğin, on beş yaşını bitirdiği gün ‘Mutluluk’ adlı ikinci şiirini yazan bir küçük erkek şöyle diyor (3);
Mutluluk nedir sence?
Cennete ulaşmak,
Çılgınca eğlenmek,
Yoksa para selinde boğulmak mı?
Bazısı için yalnızlıktır mutluluk,
Bazısınınsa tam tersi…
Bir bilet, arkasından amorti,
O bile mutlu eder insanı.
Ama benim için mutluluk,
Çocukken sıcak bir kucak,
Gençken ılık bir öpücük,
Tatlı bir sevgili…
Ya daha sonra?
Mutlu bir aile,
Cıvıl cıvıl çocuklar,
Rahat bir koltuk ve huzur…
Bir ‘İnsan Kaynakları’ firması, 12 bini aşan üyesi arasında bir anket yapıp, mutluluğun kaynağını sormuş (4). Sonuçta, delikanlının da şiirinde işaret ettiği ‘Güven ve Huzur Ortamı’ ve ‘Mutlu Aile Ortamı’ katılanların %51’inin seçimi olmuş. ‘İtibar Sahibi Olmak’ %2.68 ile sonuncuymuş. ‘Mutlu Aile Ortamı’ seçimi kendi içinde bir döngüye giriyor aslında. Onun da sonunda gelip dayandığı ‘Güven ve Huzur Ortamı’ ise biraz açıklanmaya gerek duyuyor sanırım. Cemal Süreya şöyle demiş;
‘Seni seviyorum’dan daha özel bir cümle de var: ‘Sana güveniyorum’. Çünkü herkes herkesi sevebiliyor, ama herkese güvenmiyor. (5)
Mutluluğu ararken bir kez daha ‘huzur’ ile karşılaştık… ‘Her şeyi bilen’ uzmanlar güven ve huzur, dolayısıyla mutluluk algısının altında aslında üç duygunun yattığını söylüyor (6);
1. Bireyin ev ya da iş ortamında birilerinin baskısı altında olmadan, özgürce, kendi iradesince hareket edebildiğini düşünmesi, ‘Bağımsız Olma‘
2. Bireyin hayatında bir şeylere başlaması ve kendini yetenekli görmesi, ‘Yetkinlik/Yeterlik‘
3. Başkalarıyla samimi ilişkiler kurabilme, ‘İlişkide Başarı‘
Gençlik yıllarının en mutlu dönem olarak anımsanmasına şaşmamalı; her şeyi bildiğini ve her zorluğu aşabileceğini düşündüğün, kimseye hesap vermeden, alıp başını deniz kenarına gidebildiğin ve bir küçük merhabayla neşeli sohbetler başlatabildiğin bir başka dönem geliyor mu aklına?
Orhan Veli, ‘Hürriyete Doğru’ şiirinde de görebileceğin gibi, bütün bu duyguları deniz ile yaşayanlardan;
Gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin;
Gideceksin ırıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikçe,
Deniz gelecek eline pul pul;
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden,
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;
Bayramlar seyranlar mı dersin, şenlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mı? Heeey
Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekleyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere. (7)
Ankete yanıt verenler arasında zenginliği para ile ölçen ve bunu mutluluk kaynağı olarak görenler de var elbette. Oysa, toprağı bol olsun, ‘para babası’ İshak Alaton “Para-üstü bir konu daha vardır. Bunu parayla satın alamazsınız. Bunun adı Zevk ve Keyiftir. Zevk almak, keyif duymak ancak Kültür ile mümkündür.” demiş, “Güneşi kaç paraya batırabilirsiniz? Denizi hışırdatmanın fiyatı nedir?” diye sormuş. Bu konuda 2004 sonunda, kurucusu olduğu Alarko’nun çalışanlarına da, kesinlikle okunması ve her zaman hatırlanması gereken ‘Maddiyat ötesi ufuklara yelken açmak‘ yazısıyla güzel bir yeni yıl mesajı vermiş.
Bak o yazının devamında özellikle neyin altını çizmiş; “… Hayatı ıskaladığınızı düşüneceksiniz. Geçmiş zamanı satın alamazsınız… Zamanı geri kazanamazsınız… O halde? Zamanı boşa harcamayın… Yaşamınızı iyi planlayın… Biraz önce, daha varlıklı olmanın yollarını geliştireceksiniz demiştim. Ancak, daha varlıklı olma yolunda ilerlerken, var olmayı da ihmal etmeyin… Var olmak ne demek? Var olmak, maddiyat ötesi ufuklara doğru yelken açmak demek. Yaşam dediğimiz bu muhteşem maceranın kıymetini idrak etmek ve özüne erişmek demek…” (8)
Cemal Süreya da ‘Aşk’ şiirinde, mutlu olmak için aşktan başka bir zenginliğe ihtiyaç duyulmayacağını iddia ediyor;
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük (9)
Hatta ‘San’ şiirinde iyice açık etmiş durumu;
Kırmızı bir kuştur soluğum
Kumral göklerinde saçlarının
Seni kucağıma alıyorum
Tarifsiz uzuyor bacakların
Kırmızı bir at oluyor soluğum
Yüzünün yanmasından anlıyorum
Yoksuluz, gecelerimiz çok kısa
Dörtnala sevişmek lazım. (10)
Cemal Süreya’yı şimdilik, müdavimi olduğu Bostancı Hatay Restoran’daki (11) masasında bırakalım; yola onunla devam edersek tehlikeli sulara açılırız. Onun yerine, bir tekneye atlayıp, güvenli sularda huzur bulalım, mutluluğu aramak için yelken açalım derim. Elbette, bir tekneye sahip olmak değil, onun umudunu yaşamak ve o teknede geçecek anları düşlemek seni mutlu eder, biliyorum! Dümene geçerek, saçlarını savuran rüzgârla engin mavilikte uçup gitmek…
Nedim Birol Yürüten,
Ankara, 2017 – 2019
Alıntılar:
- Karaca, Cem, “Bu Son Olsun”, “Cem Karaca/Kardaşlar”, Türkofon, 1973
- Süreya, Cemal, “Yakın”, “Üstü Kalsın”, Yapı Kredi Yayınları, 2008
- Vahitoğlu, Refik, “Mutluluk”, “İlk Şiirler”, Ay Yayınları, 1978
- Eleman.net, “Mutluluğun Kaynağı Anketi”, https://www.eleman.net/302/ne-yuksek-gelir-ne-de-itibar-mutlulugun-kaynagi-huzur-ve-guven-ortami
- Süreya, Cemal, “Sevilen Sözler”, https://www.sevilensozler.com/oku-seni-seviyorumdan-daha-ozel-bir-cumle-de-var-sana-guveniyorum-cunku-herk-4762
- Kişisel Gelişim Merkezi, “Mutluluğun Üç Temel Kaynağı”, Kigem.com, https://www.kigem.com/mutlulugun-3-temel-kaynagi.html
- Kanık, Orhan Veli, “Hürriyete Doğru“, “Bütün Şiirleri”, Bilgi Yayınevi, 1981
- Alaton, İshak, “Hayat Dersi”, Kişisel Gelişim Online, 2018, https://kgo.com.tr/ishak-alatondan-hayat-dersi/ (Bu konuda 2004 sonunda Alarko ailesine de, kesinlikle okunması gereken bir yeni yıl mesajı vermiş; https://www.alarko-carrier.com.tr/tr/kurumsal/medya/bizden-haberler/maddyat-otes-ufuklara-yelken-acmak)
- Süreya, Cemal, “Aşk”, “Üstü Kalsın”, Yapı Kredi Yayınları, 2008
- Süreya, Cemal, “San “, “Üstü Kalsın”, Yapı Kredi Yayınları, 2008
- İsim plakası masasında, çantası duvarda, dizeleri dillerde; Hatay Restaurant, Bağdat Caddesi No:526 Bostancı İstanbul