Bekleyenler Var …
Yine gelmişti ayrılık vakti. Birazdan çıkacaktı evden. Cepheye gidecekti. Evdekilere söylemeden… Nasıl söylesindi, nasıl izlesindi annesinin gözlerinden akıtamadığı yaşların çizgilere dönüşmesini o güzelim yaşlı yüzünde. Yaşlanmıştı annesi, dayanamazdı vedalara yüreciği. Ama belli de etmezdi. En onurlu çaresizlikti onunkisi.
Usul usul giyindi o tertemiz yıkanmış, paklanmış ve jilet gibi ütülenmiş üniformasını. Biraz eskimişti ama hala fiyakalıydı. Hem onur duyuyordu bu fiyakalı üniformayla hem de her giydiğinde düşünmeden, hayalini kurmadan edemiyordu başka bir vakit olsa yapacağı mesleği. Bir başka ordunun, ilim ordusunun bir neferi olmak isterdi memleket bu halde olmasa. Öyle ya. Hayallerini süslüyordu öğretmenlik. Sürekli öğrenmek, gelişmek, geliştirmek ve büyütmek. Askeriyede bile kendinden genç subay adaylarını gördüğünde meraklarını şahlandırmak için hemen türlü sorular sorar, cebinde kalan son iki kuruşla aldığı mecmualardan hediye ederdi. Hep okusunlar, hep öğrensinler, genişletsinler dünyalarını isterdi. Hakkıydı elbet, her genç gibi Türk gençlerinin de öğrenmek. Ancak onlara uzanabiliyordu elleri, şimdilik.
Ceketinin düğmelerini ilikledi. Ve kemerini taktı. Tastamamdı şimdi üniforması. Hazırdı gitmeye. Aynada kendine son bir kez baktı.
Yine gelmişti ayrılık vakti. Birazdan çıkacaktı evden. “Allahısmarladık” diye seslendi evdekilere. “Gitmem gerek. Bekleyenler var.” Ve derhal koyuldu yola. Biliyordu ki onu bekliyordu görev. Onu bekliyordu bir ulus, bir memleket.
Bekleyen bir ulussa, memleketse zor değildi kardeşe veda etmek.
Ve bekleyen özgürlükse, bağımsızlıksa zor değildi anneye veda etmek.
İnsanlık Güneşi Vakfı – Birlikte Yazma Atölyesi
Özlem Kaya, Kasım 2020
Bir Yorum
Yorum yazabilirsiniz
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Özlem bu ne güzel bir anlatım. Ağlamak üzereydim. Tuttum gözyaşlarımı.. Akıl ,İlim, ve irfan sahibi insanlarımız çoğalsın ki askerlerimiz ölmesin ve dünyamıza barış gelsin. Teşekkürler.