Yolculuk Başladı
Üretim bandından çıktığından beri kendini çok yalnız hissediyordu. Doğarken canı çok yanmıştı. Önce çok sıcak, sonra da çok soğuk hissetmiş, kendini hareket eden bir platformun üzerinde bulmuştu.
Skip to content
Üretim bandından çıktığından beri kendini çok yalnız hissediyordu. Doğarken canı çok yanmıştı. Önce çok sıcak, sonra da çok soğuk hissetmiş, kendini hareket eden bir platformun üzerinde bulmuştu.
Evimde yalnızdım. Güzel bir akşam olacağını umuyordum. O sırada kapının çalındığını duydum. Kimseyi beklemiyordum. Zaten çat kapı kimse gelmezdi evime. “Kim o?” diye sorduğumda aldığım cevap ile irkildim. Gerçekten o olabilir mi? diye düşündüm.
Aralık ayının sonlarını yaşadığımız şu günlerde, akşam evde camın önünde oturmuş, dışarıyı seyrediyordum. Kar yağıyordu. Kar tanecikleri sokak lambalarının ışık yansımalarına ritim tutarak dans ediyor..
Çocukluğumuzda bu gibi bilmecelerle zihin oyunları oynardık. Çok eğlenirdik. Grupta kimler varsa yeni yeni bilmeceler bulur, kimsenin bilemeyeceği bilmeceler söylemeye gayret ederdik. Bazılarını bilir heyecanla hep bir ağızdan bağırarak söylerdik.
Muavin boğuk sesiyle “yarım saat ihtiyaç molası” diye bağırınca irkilerek uyandı yarım yamalak uykusundan. Belli belirsiz ve renksiz rüyasında da otobüs yolculuğu yapıyordu. Gecenin derin karanlığını cılız mum misali aydınlatan ışıklarıyla pek de köhne ve küçük bir mola istasyonuna benziyordu durdukları yer. Otobüsten inip esneyerek ağaç altında bir masaya ilişti.
Yine gelmişti ayrılık vakti. Birazdan çıkacaktı evden. Cepheye gidecekti. Evdekilere söylemeden… Nasıl söylesindi, nasıl izlesindi annesinin gözlerinden akıtamadığı yaşların çizgilere dönüşmesini o güzelim yaşlı yüzünde. Yaşlanmıştı annesi, dayanamazdı vedalara yüreciği. Ama belli de etmezdi. En onurlu çaresizlikti onunkisi.