“Bir durumu değiştiremiyorsanız kendinizi değiştirerek ona meydan okuyabilirsiniz” Viktor Frankl
Son dönemde yaşadıklarımız bana fırtına zamanlarını hatırlatıyor. Fırtına gelmeden öncesinde çoğunlukla fırtına sürecine hazırlık yapabilme şansımız olur. Fırtına boyunca güvenli bir yerde ki çoğu zaman evlerimizde kalırız, korunuruz ve fırtınanın geçmesini bekleriz.
Covid-19 salgını döneminde de evlerimize güvenli alanımıza çekildik. Salgının etkisini azaltmasını bekliyoruz. Bazılarımız sabırsız, kızgın, öfkeli, virüsle ve sistemle kavgalı, bazılarımız olgun, metanetli, sakin, kabulde, bazılarımız bu süreci nasıl dönüşüm için değerlendirebilirim düşüncesinde, bazılarımız ise meraklı, gözlemci, olan biteni anlama, anlamlandırma çabasında. Ve çoğumuzun zihninde aynı soru: bundan sonra bizi ne bekliyor? Bu yeni bir çağın başlangıcıyla bu çağ nasıl olacak? Ve fırtına dindiğinde kimler ayakta ve hayatta kalacak?
Tüm bu soruların içinde bence öncelikli üzerinde durmamız gereken soru; Bu salgını en az zarar ve hatta kazanımla atlatmak için neye ihtiyacımız olduğu? Daha farklı nasıl düşünmeye ve davranmaya ihtiyacımız var?
Başımıza gelen ani, kontrol dışı ve hayat düzenimizi bozan olayların etkilerini travma olarak kabul ederiz. Bu salgın da dünyadaki pek çok insan için travmatik bir deneyim. Her birimiz travmayla karşılaştığımızda farklı tepkiler veririz ve farklı dozlarda etkileniriz. Aynı travmayı yaşayan bireylerin bir kısmında travma ağır izler bırakırken bazılarında ise neredeyse hiç iz bırakmadığı gibi daha da olgunlaştırır, büyütür ve dönüştürür. Aynı olaydan farklı etkilenmemizin nedeni nedir acaba?
Psikolojik sağlamlık (‘resilience’) kavramından tam olarak burada bahsetmeye başlayabiliriz. Çünkü aynı travmaya farklı tepkiler vermeyi bu kavramla daha somut açıklayabiliriz. Psikolojik sağlamlık; bireyin olumsuzluklarla, önemli değişikliklerle ve tehdit edici durumlarla karşılaştığında bunların üstesinden gelebilme kapasitesi olarak tanımlanmaktadır ve ‘yılmazlık’ olarak da adlandırılır. Psikolojik sağlamlığı yüksek insanları Hacıyatmaz’a benzetebiliriz.
Psikolojik sağlamlığın kişede var olması hangi faktörlere bağlıdır diye araştırdığımızda şu sonuçlara ulaşıyoruz:
Psikolojik sağlamlıkta bireyin başına gelen olaylarla baş etmesinde içsel ve dışsal koruyucu faktörler etkin rol oynar. Psikolojik sağlamlığı yüksek bireylerin içsel özellikleri; öz saygıları ve benlik algıları güçlü, kendileriyle barışık, yaşamdan doyum alan, iyimser, esneyebilme özelliğine sahip, çözüm odaklı, hedefleri olan, iletişim becerileri iyi ve yaşamı anlamladıran bireyler oldukları saptanmıştır.
Dışsal/çevresel özellikleri; destekleyici anne babalar, akranları ve çevresiyle güçlü bağlar ve destek alabilme becerisi, …vb sayılabilir. Yapılan çalışmalar psikolojik sağlamlığı yüksek olan bireylerin, onları yetiştiren evebeylerinden en az biriyle sağlam bağlar kurduklarını, duygusal bağışıklıklarının güçlü olduğunu, dünya ile köklendiklerini, sınırlarını bilen, duygularının farkında, onlarla ve olaylarla yüzleşmede farkındalıklı olduklarını, bütünsel bakış açısına sahip bireyler olduklarını da ortaya koymaktadır.
Psikolojik sağlamlığın bazı bireyler için dünyaya geldikleri an itibariyle var olduğunu, bu bireylerin yılmazlık özelliklerini doğuştan gösterdikleri kabul edilmektedir. Yani bazılarımız doğuştan, hayat zorluklarına aşılı olarak dünyaya gelmekteyiz.
Başımıza gelen olumsuz ve sarsıcı hayat deneyimlerine sağlam ve sağlıklı tepkiler verebilme gücünü arttırmak için; destekleyici bir aile ortamında büyümediysek ya da doğuştan aşılı değilsek bile yaşam zorluklarından ya da travmalardan öğrenebilir ve psikolojik sağlamlık kazanabiliriz.
Psikoloik sağlamlığın gelişmesi ve güçlenmesini sağlayan faktörlerden biri de kişinin yaşadığı travmatik olaylardan dersler çıkarması ve travmanın onu geliştirmesine izin vermesidir. “Öldürmeyen her darbe güçlendirir” sözünde de bu anlatılmak istenmektedir. Bireyler travmatik hayat olayları karşısında ortaya koydukları düşünce, duygu ve tepki ağını farkederek güçlenebilir, yılmazlık kazanabilirler.
Acının ve duyguları farkındalıklı deneyimlemenin büyütücü etkisi…
Acıyı yaşamaya izin ver, direnme, acıyla kal, onun bedenindeki etkilerini farket, hisset. Olaylara ve başımıza gelenlere isyan bayrağını açsak bile bayrağı indirmeye ve kabule geçmeye izin verdiğimizde her acının her duygu gibi geçici olduğunu deneyimleriz. Ve acı dindiğinde kabul geldiğinde artık eski bizler değilizdir. Bu süreç bana ne öğretti, neler kazandırdı, bu süreçten aldığım derslerle daha farklı nasıl davranabilirim sorularından aldığımız cevaplar AN ve geleceğimize ışık olur.
Dolunay KADIOĞLU POLAT
04 Mayıs 2020, Ankara
Kaynaklar:
1. Pozitif Psikoloji Kuram ve Araştırmalar, Kate Hefferon ve IIona Boniwell
2. Psikolojik Sağlamlık Risk Faktörleri ve Koruyucu Faktörler, Özlem Karaırmak, Türk PDR Derneği Dergisi
PODCAST: Fırtınadan Sağlam Çıkmak
Seslendirme:
Yazar: Dolunay KADIOĞLU POLAT – 11 Mayıs 2020
Seslendiren: Dolunay KADIOĞLU POLAT
Fon Müziği: Thunderstorm Sound Effect (anonim)
Şarkı: Serenite (Extraits de l’album) Michel Pépé’nin seslendirmesi.
Bir Yorum
Yorum yazabilirsiniz
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
“Önce deli olunur, sonra Veli olunur “ deyimini hatırladım çok güzel açıklanmış..
İnsanın olanları anlamak ve hakikatini görmekle özgür olmakla psikolojik sağlamlığa adım atacağına inanıyorum. Psikolojik sağlamlığın genlerle ilgili olduğuna ve doğuştan gelebileceğine Katılmıyorum.
İnsanın,
Çevresiyle sağlıklı etkileşiminden gerekli sağlamlığı kazanacağı , varoluşumuzun evrimi dikkatli gözlendiğinde görülebilir.
Saygılarımla.