Üretim bandından çıktığından beri kendini çok yalnız hissediyordu. Doğarken canı çok yanmıştı. Önce çok sıcak, sonra da çok soğuk hissetmiş, kendini hareket eden bir platformun üzerinde bulmuştu. Dikkatle baksa arkasında ve önündekileri de görebilirdi. Oysa sadece tavana bakıyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Aşağı doğru düşerken kendisine benzeyen birçoğuyla çarpıştı; canının acısı, yalnız olmadığını anlamasıyla mutluluğa dönüştü. Evet, yalnız değildi. Sayılamayacak kadar çok olduklarını fark etti.
Belli sayıya gelince karton kutular içine konuyor, sonra da ambalajlanarak daha büyük kolilere yerleştiriliyorlardı. Sıkış sıkış kutunun içinde kendini bunalmış hissetti, “Yalnız olmak daha mı iyi?” diye düşündü bir an.
Dışardaki seslerden bir araca yüklendiklerini ve yola çıktıklarını anladı. Nereye gittiklerine dair hiçbir fikri yoktu. Aradan saatler geçmiş olmalıydı ki gözlerini açtı. Nihayet ilk duraklarına gelmişlerdi. Karanlıktan kimseyi göremiyor olsa da aralarındaki konuşmaları duyuyordu. “Bu sefer nereye gideceğiz acaba; kırtasiyeye mi, okula, mağaza ya da terziye mi?” diye soruyorlardı. Demek bazıları daha önce benzer deneyimler yaşamışlardı. “Kim olduklarını, ne yapabileceklerini, nereye gidebileceklerini biliyorlar herhalde” diye düşündü. Oysa onun ilk gelişiydi, onun için her şey yeniydi.
Yol boyunca ara ara uykuya daldı. En son gözünü açtığında, ortalığın biraz aydınlandığını görünce, kolilerden dışarıya çıkarılmış olduklarını fark etti. Kendini farklı çeşit ve renklerde top top kumaşlarla dolu rafların, makasların ve tahta metrelerin olduğu bir yerde buldu. Burası neresiydi acaba? Aklında birçok soru vardı. Yanındakilerden birine merakla sordu: “Burası neresi, ben kimim, neden buradayım?”
Yanındaki, kendinden çok emin cevap verdi: “Burası bir kumaş mağazası; terziler, dikiş diken hanımlar, beyler burayı çok sever. Bir şey dikmek istediklerinde ona uygun kumaşları, dikiş malzemelerini buradan alırlar. Bizim adımız ‘toplu iğne’. Biz kumaşları bir araya getirir, elbiseler, ceketler, pantolonlar ve eteklerin dikilmesine hizmet ederiz. Asıl bilmen gereken, biz çok küçük olabiliriz ama boyumuza bakmadan birleştirir, bir araya getiririz. Fakat bunun için tek bir tane olmamız yetmez, ancak hep birlikte olduğumuzda başarabiliriz. Kocaman elbiseler, pantolonlar el emeği göz nuruyla ve bizlerin yardımıyla tamamlanır, bütün olur. Onun için, bir değer olduğunu bil; küçük olduğuna bakmadan görevini en iyi şekilde yerine getir.”
Anlatılanlardan öyle çok heyecanlandı ki, bir an önce arkadaşlarıyla birlikte hizmet etmek için can atmaya başladı.
İnsanlık Güneşi Vakfı
Yazımsama (Birlikte Yazma) Atölyesi
Tülay Erol, 12 Nisan 2022
Bir Yorum
Yorum yazabilirsiniz
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Tülay’cım Birlik Beraberlik ruhuyla Bütünlüğe hizmet için (İnsanlığa) küçük veya büyük demeden ufak da olsa bir katkı koymanın sinerjisinin değişim ve dönüşümü başlatacağına ve yeni bir eserin ortaya çıkmasına katkı sağlayacagını bu yazındaki Metaforla ne güzel ifade etmişsin. eline gönlüne sağlık.